Изучаем турецкий язык с нуля!
Тексты для чтения


Selen abla olmaktan vazgeçtim

Abla olmanın ne kadar zor olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum...
Bilseydim, bana «Selen Abla» denmesini ister miydim hiç?..
Aaah, aah! Nerde o eski güzel günler... Ablamın elinde ne görsem hemen alırdım. Ablam vermek istemese de annem,
«Ver kızım! O daha küçük, laftan anlamıyor. Nasıl olsa biraz sonra sıkılıp elinden bırakır,» deyince vermek zorunda kalırdı - daha doğrusu "Al!" deyip önüme atardı.
Ama şimdi işler değişti... Ablam,
«Hani Selen büyümüştü anne? Bir de ona "Selen Abla" diyoruz. Vermeyeceğim işte! Oyuncaklarımla oynamak benim de hakkım!» diyor.
Annem çaresiz,
«Sen de haklısın,» diyor ablama.
Böylece ablamın elinden hiçbir şey alamaz oldum.
Hepsi bu kadarla da kalmıyor. Ablam bana, abla olmanın zahmetli yanlarını hatırlatırcasına,
«Selen Abla olduğuna göre, sen de benimle oturup ders çalışacaksın!» diye tutturuyor.
Ders çalışmak hiç de zor değil aslında. Gelgelelim ablam ders çalışmayı hiç sevmiyor. Onun için de annem,
«Hadi git dersine çalış,» deyince, garip garip şeyler yapıyor.
Bugün de yatağına çıkıp zıp zıp zıplamaya başladı. (Bizim evde yatakların üstünde zıplamak yasaktır.) Ben,
«Abla, neden böyle yapıyorsun?» diye sorunca bana,
«Sıkıcı bir işe başlamadan önce kendimi eğlendiriyorum,» dedi.
«Ders çalışmak sıkıcı bir şey değil ki!» dedim.
«O zaman benim dersime sen çalışsana!» dedi.
Ben,
«Olur, çalışırım!» deyince çok şaşırdı.
«Nasıl çalışacaksın bakayım?» dedi.
Ben,
«Çok kolay! Kitabının içine küçük küçük yuvarlaklar çizeceğim. Yuvarlak çizmeyi öğrendim,» dedim.
Ablam zıplamayı bırakıp gülmeye başladı.
«Ömürsün Selen! Yuvarlak çizmeyi herkes yapar. Önemli olan yuvarlağı nereye çizeceğin,» dedi.
«Sen göster, ben çizeyim,» dedim. Ablam,
«Sana gösterinceye kadar, ben kendim çizerim. Hadi otur da ders çalışalım!» deyip önüme kitaplarından birini koydu.
Kitabin kapağını açtım. İçinde bir amcanın resmi vardı. Resimdeki amca bana tanıdık gibi gelmişti ama kim olduğunu bir türlü hatırlayamadım. Ablama,
«Abla, bu amca kim?» diye sordum.
Ablam bir kızdı, bir kızdı ki sormayın.
«O amca olur mu hiç!» dedi.
Amca olmadığına göre dede olsa gerek, diye düşündüm. Ama dede olacak kadar da yaşlı değildi. Ablama,
«Bu dede kim?» diye sorunca, ablam daha çok kızdı.
«Kızım sen cahil misin? O bizim Atamız, Atamız!» dedi. Atamız acaba annemin mi, yoksa babamın mi kardeşi oluyordu? İkisinden birinin kardeşi olmalıydı; çünkü teyzelerim, dayılarım, amcalarım, halalarım, ya annemin ya da babamın kardeşleri oluyor. Hangileri annemin, hangileri babamın kardeşleri, henüz öğrenemedim ya...
Ablam hepsini bildiğine göre, Atamızın da hangisinin kardeşi olduğunu bilir diye düşünerek sordum.
Keşke sormaz olsaydım. Ablam neredeyse parmağını gözüme sokacaktı.
«Sakın arkadaşlarımın yanında böyle şeyler sorma! Beni rezil edersin ha!..» dedi.
Çok korktuğumu görünce biraz yumuşadı ve,
«Bak şimdi. Sana Atamızın kim olduğunu anlatacağım. Beni çok iyi dinle!» dedi.
Büyük bir dikkatle ablamı dinlemeye başladım.
«Şunu hiç aklından çıkarma! Atamız kalbimizde yaşıyor,» dedi ve elini göğsüne koydu.
Anladığımı göstermek için başımı salladım ve ben de elimi göğsüme koydum. Ablam hemen itiraz etti.
«Orası sağ taraf. Kalp sol taraftadır,» dedi.
Hemen elimin yerini değiştirdim. Koskoca adamın benim küçücük göğsüme nasıl sığdığını anlayamamıştım. Zaten bu sağ sol işini de henüz anlamış değilim.
Ablam hep, kalemi tuttuğum elimin sağ elim, diğerinin de sol elim olduğunu söylüyor. Ama ben kalemi hep aynı elimle tutmuyorum ki! Onun için de,
«Sağ elin hangisi Selen?» diye sorduklarında ellerimden birini uzatıyorum. Kimi zaman, «Aferin!», kimi zaman da, «Yine karıştırdın!» diyorlar.
Ben sağımı, solumu ve Atamızı düşünürken ablam,
«Söyle bakalım, Atamız neden kalbimizde yaşıyor?» diye sordu.
Hoppalaa! Ben nereden bileyim? «Evi yok herhalde», diye düşündüm ama ablamın yine kızacağını bildiğimden söylemedim. Ablam,
«Çünkü O, yurdumuzu düşmanlardan kurtardı,» dedi ve Atamızla ilgili şu anda hatırlayamadığım birçok güzel şey anlattı.
Anladığım kadarıyla bize ait çok güzel bir yer olan yurdumuzu hırsızlar çalmış. Atamız da hepsini dövüp yurdumuzu geri almış. Sonra da onu çocuklara armağan etmiş. Çünkü Atamız çocukları çok seviyormuş.
Bu yurt denen yerin nasıl bir yer olduğunu tam olarak anlayamadım. Galiba çiftlik gibi bir yer. Ama çiftlik değilmiş. Daha büyük bir yermiş. Her neyse...
Haa! Bir de şunu hiç unutmamalıymışım. Atamızın gözleri maviymiş! Tıpkı denizin rengi gibi...
Ablam öğrenip öğrenmediğimi anlamak için,
«Söyle bakalım! Atamız ne yapmış?» diye sorunca hemen yanıt verdim.
«Yurdumuzu hırsızlardan kurtarmış!»
Ablam güldü ve,
«Hırsız değil kızım. Düşman, düşman!» dedi.
Ben hemen düzelttim.
«Pardon! Hırsız değil, düşman.»
«Atatürk nerede yaşıyor?»
Bu soru çok kolaydı.
«Kalbimizde,» deyip elimi göğsüme koydum.
Ablam,
«Yine yanlış taraf! Sen en iyisi kalbini gösterme. Yalnızca 'Kalbimizde,' de, olsun bitsin,» dedi.
Ben,
«Peki,» dedim ve ablam dersini bitirinceye kadar öğrendiklerimi unutmamak için tekrarlayıp durdu. Ablam,
«Hadi Selen Abla kalk, dersim bitti!» deyince anneme koşup Atamızla ilgili bildiklerimi anlattım. Annem bana, «Aferin!» diyeceğine, ablama,
«Aferin Sevinç! Kardeşine ne güzel şeyler öğretmişsin,» dedi. Sonra da ablamın ödevini kontrol etmeye başladı.
Çok canım sıkılmıştı. «Bari resim yapayım,» diye duşundum. Dolaptan resim malzemelerini alırken gözüm ablamın yeni pastel boyalarına ilişti.
Kocaman bir kutu boya. Hem de iki katlı. İçini açtım. Öyle güzel renkler vardı ki! Altın ve gümüş rengi bile vardı. Hepsi de gıcır gıcır ve kâğıtlı.
Ne yazık ki ablamın boyalarını elleyemezdim. Selen Abla olmuştum çünkü.
«Ben bu ablalıktan vaz geçsem mi acaba?» diye düşündüm. Hiç fena olmazdı. Yeniden küçük olursa neler yapardım neler?
Çok akıllı bir kız olduğum için, biraz düşününce yeniden küçiük olmanın yolunu buldum.
Ablamın boyalarını ve resim defterini alıp salondaki masaya yerleştim.
Annem büyük bir dikkatle ablamın ödevini kontrol ediyordu. Ablam da onun yanıbaşında duruyordu.
Beni, daha doğrusu boyalarını görünce, ablam hemen yanıma geldi ve beni izlemeye başladı. Ben sakin sakin boya kutusunu açtım.
Ablam göziinii boyalarından ayıramıyordu. «Anneee! Selen boyalarımı aldı!» diye bağırması an meselesiydi.
Ablama baktım ve,
«Abla ben kaç yaşındayım?» diye sordum. Ablam gözlerini boyalardan ayırmadan,
«Üçü bitirdin,» dedi.
Parmaklarımdan üçünü gösterip,
«Yani ben çok küçüğüm, öyle mi?» dedim.
Ablam çok sevinmişti.
«Tabii ki çok küçüksün. Sana 'Selen Abla' dedeğimize bakma! Laftan anlamadığın ve büyük olmak istediğin için öyle diyoruz,» dedi.
En tatlı sesimle,
«Ben artık laftan anlıyorum ablacığım. Büyük olmak da istemiyorum. Bana 'Selen Abla demene gerek yok artık. Zaten büyükler küçüklere' abla «demez ki!» dedim,
Ablam şaşkın şaşkın yüzüme baktı.
«Aferin sana Selen. Sen akıllanıyorsun galiba!» dedi.
Her şey yolundaydı. Uzanıp kırmızı boyalardan birini aldım. Önce «cırrt, cırrt» diye kâğıdını yırttım. Sonra da «tık» diye ikiye ayırdım.
Pastel boyaları kırmaya bayılırım. Kırınca hem tutması kolay oluyor, hem de boyalar çoğalmış oluyor.
Ablam ne zaman bağıracak diye bekledim. Ama bağırmadı. Uzun uzun bana baktı ve,
«Selen! Sen sandığımdan da akıllıymışsın. Büyük olmak işine gelmeyince küçük olmaya karar verdin. Vallahi pes doğrusu!» dedi.
Ben kendimi kaptırmiş, pastel boyaların kâğıtlarını yırtıyordum. Ablam,
«Anne duydun mu? Selen, abla olmaktan vazgeçmiş. Çekeceğimiz var. En çok da benim. Kullanmaya kıyamadığım pastel boyalarımı kırmaya başladı bile. Yenilerini isterim, haberin olsun!» dedu.
Annem, ablamın kitabından başını kaldırmadan,
«Peki kızım, çarşıya çıkınca alırız!» dedi.
Oh be! Küçük olmak varken büyük olunur mu hiç!.. Pastel boya kırmayı da bayağı özlemişim.
Şimdi sıra öteki boyalarda... Ablalığa da ELVEDA!

Словарь к тексту

aferin! - молодец!
ait - принадлежать
akıllanmak - умнеть
altın - золото
amca - дядя со стороны отца
an - момент
aslında - на самом деле
atamız - наш любимый Ататюрк
bayılmak - обожать
boya - краска
büyümek - расти
cahil - невежественный, неграмотный
çare - безысходный, непоправимый
çarşı - рынок
çekecek - мука, мучение
çiftlik - поместье, имение
dayı - дядя со стороны матери
dövmek - (в.п.) бить, колотить
fena - плохо
gıcır gıcır - подражание скрежету, скрипу, треску, хрусту
göz ilişmek - попадаться на глаза
gümüş - серебро
göğüs - грудь
hala - тетя со стороны отца
hakk - право
hatırlatmak - напоминать
henüz - только что Подсказка
herhalde - наверное
ilgili - имеющий связь
itiraz etmek - возражать, протестовать
kalp - сердце
kapak - крышка
kendini kaptırmak - дать втянуть себя, увлечь
kırmak - ломать, дробить
kurtarmak - спасать
laf - слово
malzeme - материал
mesele - вопрос
oyuncak - игрушка
ömür - жизнь
renk - цвет
rezil etmek - позорить, оскорбить
sallamak - кивать (головой)
sığmak - умещаться, входить
sıkılmak - скучать, тосковать, надоедать
sokmak - всовывать, втыкать
tam olarak - точно
taraf - сторона
teyze - тетя со стороны матери
vallahi - ей-богу! честное слово
vazgeçmek - отказываться
yanıbaşında - рядом
yanlış - неверный, неправильный
yurt - родина
yuvarlak - круглый
zahmetli - трудный, затруднительный

Вопросы к тексту

  1. Selen ablasının elinde ne görse alır mıydı?
  2. Ablası Selene niçin her şeyi vermek zorunda kaldı?
  3. Şimdi işler değişti mi?
  4. Ailesi niçin Selen’e «Selen Abla» diyordu?
  5. Selene göre ders çalışmak zor mu?
  6. Ablası ders çalışmayı seviyor mu?
  7. Selen nasıl ders çalışacaktı?
  8. Selen kitabın içinde kimin resmini gördü?
  9. Selen resimdeki amca kim olduğunu bildi mi?
  10. Ablası neden Selen’e çok kızdı?
  11. Selen anladığını göstermek için ne yaptı?
  12. Selen koskoca adımın küçücük göğsünde nasıl sığdığını anlayamış mı?
  13. Selen’in anladığına göre Atatürk niçin kalpte yaşıyor?
  14. Ders çalışmaktan sonra Selen ne yapmaya başladı?
  15. Selen dolaptan resim malzemelerini alırken gözü ne ilişti?
  16. Selen neden ablasının boyalarını elleyemezdi?
  17. Selen neden ablalıktan vazgeçmeye karar verdi?
  18. Selen büyük olmak istiyor muydu?
  19. Ablası Selen’in pastel boyalan aldığını görünce bağırdı mı?
  20. Ablasına göre Selen akıllı mıydı?