Изучаем турецкий язык с нуля!
Тексты для чтения


Dilek abla bana bebeğini vermedi

Dilek Ablanın doğum yaptığını öğrenince,
«Ohh be! Nihayet!» deyip koşa koşa bebeği görmeye gittik.
Bebek öylesine minik, öylesine güzeldi ki... Elleri, ayakları, burnu, ağzı... Her şeyi küçücüktü. Onu kucağıma almak isteyince Dilek Ablanın annesi,
«Bebekler ellenmez!» dedi.
Yalan söylemişti! Çünkü benden başka herkes bebeği elleyip, «Aguu, guguu» diye garip garip sesler çıkarttılar.
Suratımı asıp Dilek Ablanın süslü yatağının kenarına oturdum. Dilek Ablanın karnı balon gibi sönmüştü sanki. Bebeği karnından çıktığı için çok mutluydu. Durmadan etrafa gülücükler dağıtıyordu. Saçına bağladığı kırmızı kurdela da çok güzeldi. Bana,
«Bebeğimi beğendin mi?» diye sorunca,
«Evet çok beğendim, ama annen kucağıma almama izin vermedi. Üvey anne midir nedir?» dedim.
Dilek Abla bu sözlerime çok güldü ve, «Sen hiç üzülme. Annem biraz sonra gidecek. O gidince bebeği istediğin kadar kucağında tutabilirsin,» dedi.
Çok sevindim ve annesinin gitmesini bekledim.
Dilek Abla bebeğini emzirirken yle mutlu görüyordu ki onun yerinde olmayı istedim. Bebeğin karnı doyunca,
«Hadi bakalım, sen de gazını çıkarmasına yardım et,» diyerek onu bana uzattı. Öyle heyecanlandım ki anlatamam.
Büyüklerin yaptığı gibi bir kolumu poposuna, bir kolumu da sırtına dolayıp sıkıca sarıldım.
Ablam,
«Aferin sana! Sen çok iyi bir anne olacaksın!» dedi.
Bebek çok güzel kokuyordu. Kokusunu içime çeke çeke, uzun uzun kokladım. Kafasını hiç durmadan salladığı için ağzı yanağıma ve boynuma dokunuyordu, yle hoştu ki! Canlı bebeklerin oyuncak bebeklerden çok farklı olduğunu anlayınca, Dilek Ablaya,
«Bu bebek benim olabilir mi?» diye sordum.
Annemin karşı çıkmasına rağmen bana istediğim her şeyi veren Dilek Abla bu kez,
«Olmaz hayatım! Bu bebeği sana veremem.
Murat Amcan izin vermez çünkü. Ama dilediğin zaman gelip onu istediğin kadar sevebilirsin,» dedi.
Dilek Ablamın kocası olmasaydı keşke! O zaman bebeği bana verebilirdi.
Eve gelince,
«Ben de bebek doğuracağım!» diye tutturdum. Annem,
«Senin yaşındaki kızlar bebek doğuramazlar! Biraz daha büyümen gerekir,» dedi. Ben,
«Ablam doğurabilir mi?» diye sorunca,
«O da doğuramaz,» dedi.
«O zaman sen bana canlı bir bebek doğur,» dedim.
Annem çok kararlı ve kesin bir dille,
«Bunu unut!» dedi.
Hiç kimse beni anlamıyordu. Son bir umutla ablama gittim ve,
«Abla! Ben canlı bebek istiyomm!» dedim.
Ablam hayretle bana baktı ve,
«Sen deli misin? Bebekler çok kısa bir süre sonra büyürler ve insanin başına bela olurlar!» dedi.
«Nasıl yani?» diye sordum. Ablam,
«Yani... Oyuncaklarını alıp vermezler, ders çalışırken seni rahatsız ederler, yaptığın şakaları anlamazlar, olmadık şeyler tuttururlar. Daha neler neler!.. dedi.
Ablam beni mi anlatıyordu ne? Ona,
«Benden mi söz ediyorsun?» diye sordum.
Ablam önce duraksadı, sonra da,
«Yok canım... Sen hiç öyle şeyler yapar mısın? Bebeklerden söz ediyorum,» dedi.
Rahatlamıştım ama yine de aklım canlı bebekteydi.
«Ama bebekler çok güzel ve şirin! Üstelik insanın yanağını ve boynunu öpüyorlar!» dedim. Ablam,
«Bu gibi şeylerin seni yanıltmasına izin verme! Sen beni dinle! En güzel bebekler oyuncak bebek-lerdir! Hiç sorun çıkarmazlar. Gel seninle birer bebek seçip evcilik oynayalım,» dedi.
Ablam kolay kolay «Gel oynayalım,» demez. Fırsatı kaçırmamak için en yumuşak bebeğimi kapıp,
«Hadi oynayalım ama ben anne olacağım!» dedim. Ablam,
«Yine şartlar şartlarla mı oyuna başlayacağız? ikimiz de anne oluruz olur biter!» dedi.
«Ama bebekleri emzirecek memelerimiz yok!» dedim. Ablam,
«O kolay. Şimdi ikimize de meme yaparım,» dedi ve küçük toplarımızdan eşit büyüklükte olanları seçip atletlerimizin içine soktu.
Tıpkı annelere benzemiştik. Ablam,
«Gördüğün gibi senin memelerin daha büyük. İtiraz etmemen için, büyük topları sana, küçük topları bana koydum,» dedi. Ben,
«Teşekkür ederim ablacığım ama bir de okçeli ayakkabılarımız olsaydı ne iyi olurdu!» dedim.
Ablam,
«Rahat yok anlaşılan. Sen burada bekle! Be sessizce antreden iki çift ökçeli ayakkabı alıp geleyim. İnşallah yakalanmam,» dedi.
Ablam yokken hiç yerimden kımıldamadım. Hatta nefes bile almadım. Biraz sonra ablam elinde iki çift ökçeli ayakkabı ile geri döndü ve,
«Annem mutfakta yemek yapıyordu,» dedi.
Ayakkabıları giydikten sonra, ablam,
«Oldu olacak, kıyafetlerimizi de değiştirelim bari,» dedi ve bana kendi elbiselerinden birini giydirdikten sonra, kendisi de annemin elbiselerinden birini giydi.
Bebeklerimizi kuçaklayıp emzirmeye başladık. Bir yandan da anneler gibi sohbet ediyorduk. Ablam,
«Şekerim! Bebeklerin bütün yükünü anneler çekiyor. Ben dün gece gözümü bile kırpmadığım halde kocam sabaha kadar horul horul uyudu!» dedi.
Ablamın onca sözü nasıl uydurduğuna hayret ettim.
«Yaaa! Yaaa! Ben de hiç uyumadım. Benim kocam da seninki gibi horluyor!» dedim.
Sohbeti öylesine koyulaştırmıştık ki annemin geldiğini fark etmedik.
Annem bizi görünce çığlık çığlığa,
«Ayakkabılarım!.. ipek elbisem!.. imdaaaat!..» diye bağırdı.
Ben annem bağırmaya başlar başlamaz kulaklarımı tıkadım. Ablam çekinerek,
«Anne o kadar bağırma! Yoksa birazdan Polis İmdat gelecck!» dedi.
Annem bağırmaya devam etti.
«Gelsin! Gelsin de beni sizin elinizden kurtarsın. Bu evde bana ait hiçbir şey bırakmadınız!.. Allahaşkına bana da bir şeyler bırakın!..» dedi.
Zavallı anneme çok acıdım ve elimdeki bebeği ona uzatıp, «Al anneciğim! Bu senin olsun!» dedim.
Annem önce şaşkın şaşkın bana baktı, sonra da gülerek eğildi ve bana sıkıca sarıldı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Gülüyor mu ağlıyor mu anlayamadım.
Bu arada ablam jet hızıyla üstündekileri çıkarıp her şeyi yerli yerine koydu ve annemden özür diledi.
Annem ablama,
«Bir dahaki sefere elbiselerimi giyeceğin zaman haber ver de sana hangilerini giyebileceğini göstereyim,» dedi. Odadan çıkarken,
«Size çok güzel yemekler yaptım. Elinizi yıkayıp yemeğe gelin bakalım,» diye ekledi.
Ellerimizi yıkarken ablama,
«Ben de annem gibi çok bağırırsam Polis İmdat gelir mi abla?» diye sordum. Ablam,
«Sen hâlâ orda mısın?» dedi. Ben,
«Hayır orda değil, burdayım! Görmüyor musun?» dedim. Ablam,
«Çeneni kapat da elini yıka!» dedi. Ablam sorularımı yanıtlamak istemediği zaman hep aynı şeyi söyler. «Çeneni kapat Selen!»
O günden sonra birçok kez annem gibi bağırdım ama Polis İmdat hiç gelmedi. Belki de yeteri kadar bağıramıyorum...
Eğer yeteri kadar bağırabilirsem, Polis İmdat acaba motosikletle mi yoksa ışıklı arabayla mi gelir? Belki de helikopterle gelir.
Polisler helikopteri apartmanimizm önünde havada durdurup, iplerden kayarak, «Şangııırrt» diye odamın camından içeri dalarlar. Tıpkı filmlerdeki gibi. Kim bilir? Bakarsınız onlar bana canlı bir bebek getirir.

Словарь к тексту

acımak - жалеть
akmak - течь
antre - вход, передняя
atlet - майка
bağlamak - завязывать
balon - шарик
belâ - несчастье, бедствие
cam - стекло
çekinmek - стесняться
çene - подбородок
çığlık - крик
çift - пара
dağıtmak - раздавать
dalmak - проникать
deli - сумасшедший
dolamak - обматывать, обвивать, опоясывать
eğilmek - наклоняться
emzirmek - кормить грудью
eşit - равный, одинаковый
fark etmek - замечать
gözünü kırpmadan - даже глазом не моргнул
hayret - изумление, удивление
hayret etmek - восхищаться
helicopter - вертолет
itiraz etmek - возражать
imdat! - на помощь!
jet - реактивная сила
kesin - окончательный, категорический, решительный
kımıldamak - шевелиться, трогаться
koklamak - нюхать
koku - запах
koyulaşmak - густеть, сгущаться
kurdel - лента
meme - грудь
nefes - дыхание
nihayet! - наконец!
onun yerinde olmayı istedim - захотела быть на ее месте
ökçe - каблук
rağmen - несмотря на
sallamak - качать, махать
sefer - раз
sıkıca - тесно, плотно
sorun çıkarmak - создавать, причинять проблемы
sönmek - гаснуть
surat - физиономия, рожа
surat asmak - помрачнеть, надуться
şaka - шутка
şangır - подражание звуку бьющейся посуды, стекла
şart - условие
şeker - сахар
şirin - сладкий, приятный, милый, симпатичный
tıpkı - точь-в-точь
tutturmak - настаивать, твердить
umut - надежда
uydurmak - выдумывать, придумывать
üvey anne - мачеха
yakalamak - хватать, ловить
yanıltmak - вводить в заблуждение, сбивать с толку
yük - груз, ноша

Вопросы к тексту

  1. Bebek nasıldı?
  2. Selen bebeği kucağına aldı mı?
  3. Dilek Abla neden çok mutluydu?
  4. Selen ne zaman bebeği istediği kadar tutabildi?
  5. Selen heyecanlandı mı?
  6. Selen bebeği beğendi mi?
  7. Selen canlı bebeklerin oyuncak bebeklerden farklı olduğunu anladı mı?
  8. Selen eve gelince ne istedi?
  9. Selen ablasına canlı bebeği istediğini söyleyince Sevinç ne dedi?
  10. Sevinç Selene nasıl oyun teklif efti?
  11. Kızlar bebelkeri emzirmek için ne yaptılar?
  12. Sevinç antreden neyi getirdi?
  13. Kızlar ayakkabıları giydikten sonar ne yapmaya karar verdiler?
  14. Kızlar anneler gibi neden söz ediyordu?
  15. Onlar annesini geldiğini fark ettiler mi?
  16. Anner onları görünce ne bağırdı?
  17. Annesi Selen’e niçin şaşkın baktı sonra da onu sıkıca sarıldı?
  18. Kızlar annesiden özür diledi mi?
  19. Selen o günden sonra annesi gibi bağırmaya çalıştı mı? Ne için? O ne istedi?